13 Aralık 2009 Pazar

Osman Sınavın Diziyle İlgili Son Röportajı

Murat Menteş'in röportajı

16 Aralık akşamı TRT 1’de yeni bir dizi başlıyor: Sakarya Fırat. İzleyiciyi, Türkiye’de 25 yıldır süren çatışmanın tam ortasına götürecek gibi görünüyor. Ünlü yapımcı-yönetmen Osman Sınav ve şair-senarist Süleyman Çobanoğlu ile çok ses getirecek bu diziyi konuştuk..

• Sakarya Fırat adlı dizinin hem yapımcısı hem yönetmenisiniz. Neden bizzat yönetiyorsunuz? Projede sizi çeken ne?

OSMAN SINAV: Çok önemli ve derin bir konusu var. Uzun bir dönem Yemen’le ilgili bir filme çalıştım. İnşallah günün birinde yapacağım. Sakarya Fırat, bence bugünün Yemeni...

• Ünlü yazar Kurt Vonnegut ‘Askerler bebektir’ diyor. Siz de ‘kahraman’ diyorsunuz?

Dizide askerlerimizden biri ‘Çoğumuzun sakalı burada çıkıyor’ diyor. Askerler, evet 18-20 yaşında, gencecik, tertemiz çocuklar. Şehit cenazelerinde kalbimiz bu yüzden dağlanıyor zaten. Kahraman aslında en saf olandır. O masumiyet olmasa zaten gidip orada canını feda etmez.

• Sinemaya Kenan İmirzalıoğlu, Necati Şaşmaz gibi jönler hediye ettiniz. Sakarya Fırat’ta Osman Kanat rolü için Tayanç Ayaydın’ı seçmenizin

nedeni ne?

Oyuncu seçmeleri dört ay sürdü. Bu süreçte Tayanç oyunculuğuyla beni çok etkiledi. Mert, cesur delikanlı profilini çok iyi çizdi.

• Tokat’ta yedi asker şehit oldu. Öncesinde Onur Öymen’in Dersim konulu açıklamasıyla müthiş bir tartışma yaşandı. Yani terör, Doğu, PKK sürekli gündemde. Sizin dizinizin bu gündemle ne kadar ilişkisi olacak?

Biz işin siyasi tarafından kaçınıyoruz, insani bir rota çiziyoruz.

ŞEHİTLERİMİZE SAYGI DURUŞU

• Baş karakter Osman Kanat ‘Varsın adım bilinmesin, tarihi yapan benim’ diyor. Öyle mi sahi?

Tarihi siyasetçiler, köşe yazarları, generaller yapmıyor. Bu diziyle önce Doğu’daki çocuklarımıza bir selam göndereceğiz, şehitlerimize, kahramanlarımıza bir saygı duruşunda bulunacağız.

• Senarist Süleyman Çobanoğlu ile aranızda nasıl bir işbirliği oldu?

Yakın dostuz. Memleketin haline, televizyonların durumuna baktık, ‘En iyisi biz dağa çıkalım!’ dedik! Çekimler sırasında arayanlara ‘Dağdayım’ diyorum!

• Hollywood’da film yapma projeniz var. Robert De Niro bu işe ne diyor?

(gülüyor) Amerikalı yapımcılarla görüşmüştük fakat o projeyi askıya aldım. Oradan bir yapımcıyla ortak iş yaparak filmi dünyaya pazarlamak niyetindeyim. Gene kendi ülkemi, kendi insanımı anlatacağım.

• Kurtlar Vadisi’nden ayrılmanız biraz tartışmalı olmuştu...

O iş maksadını aşmaya başlamıştı. Orada çok özel şeyler var... bırakmak istedim. Benim anlatmak istediğim tek hikaye Kurtlar Vadisi değil ki. Ticari olarak doğru olabilir ama ben yıllarımı bir tek işle geçirmek istemedim.

• Dizileri beğeniyor musunuz?

Kimsenin işlerini kötülemek istemiyorum fakat genel olarak beğenmiyorum. Bütün kanallarda aynı şey olunca, ister istemez bazısı çok izleniyor.

• Yeni projeleriniz neler?

2010’dan itibaren her yıl ortalama beş filmin yapımcılığını üstlenmek istiyoruz. Kanadı Ateş Kuşlar, Masumlar ve Yalnız Kurt adlı üç film çekeceğim ilk etapta. Yalnız Kurt’u da Süleyman Çobanoğlu ile birlikte yapacağız inşallah.

Her röportajda aynı soru: Faşist misin?

• Siyasi ve güncel yönleri olan diziler ve filmler yaptınız...

Ben hep adalet talep eden rol modellerin hikayelerini anlattım.

• Geçen ay kaybettiğimiz yazar Ömer Lütfi Mete’yle birlikte çalıştınız uzun süre...

Allah sevgisiyle dolu, yüksek hassasiyet sahibi, entelektüel ve bilge biriydi. Nur içinde yatsın...

• Milliyetçi, muhafazakar bir aileden geldiğinizi söylüyorsunuz fakat bugün için bir ideolojik duruşunuzun olmadığını da belirtiyorsunuz. Neden?

Net konuşalım. Bana şimdi nazikçe şunu soruyorsunuz: ‘Faşist misin?’ Hepimiz gençlikte bazı ideolojik kamplarda bulunduk. Fakat Cemil Meriç der ki ‘İzm’ler idrakimize giydirilmiş

deli gömlekleridir.’ Kültürle, bilgiyle, sanatla bağımız kuvvetlendikçe, ideolojilerin kalıplarından sıyrılırız. Ben deli gömleğini çıkaralı 30 sene oluyor. Hala her röportajda istisnasız aynı soru soruluyor. Bu çok kaba bir konfor anlayışıdır. Filmlerim, yaklaşımlarım, estetik seviyem her şey bu önyargının karanlığında boğuluyor. Asıl faşizm bu önyargıda.

• Size ‘Faşist misiniz?’ demiyorum, estağfurullah. Fakat bir milli duyarlılığınız olduğunu düşünmek hatalı mıdır?

Ülkemi, milletimi elbette seviyorum. Türk olmaktan utanmıyorum, onur duyuyorum. Esnek ve özgürlükçü olmaktan yanayım. Sanatçının dünya görüşü, siyasetçinin dünya görüşüyle aynı süreçleri doğurmaz.

Bugüne dek yaptığım en büyük iş Sakarya Fırat

• Sakarya Fırat’ın temel mesajı ne?

Sakarya Fırat’ın afişinde, Çanakkale’de çekilmiş bir fotoğraf var. Hakkarili Harun Onbaşı’yla Atabeyli Musa Çavuş emperyalizme karşı, aynı siperde omuz omuza savaşıyorlar. Emperyalizm onları ayırdı. Şimdi bu insanların çocukları ayrı siperlerde birbirlerine karşı savaşıyor. Onların aynı sipere geri dönmeleri gerektiğini söylüyoruz.

• Tanıtımlara bakılırsa çok fazla karakter var, büyük bir hikaye anlatacaksınız... Prodüksiyondan bahseder misiniz?

Televizyon işleri küçük bütçelerle yapılabiliyor. Fakat ben hep eziyetli ve büyük bütçeli işlere giriyorum. Daha doğrusu projeler kendiliğinden o şekle giriyor. Sakarya Fırat çatışma, aksiyon sahneleriyle dolu olacak. Bugüne dek yaptığım en büyük iş.

• ‘Artık dizi çekemeyeceğim galiba’ diyorsunuz. Sakarya Fırat’ı da sinema filmi olarak yapsaydınız?

Dizi formatına daha uygun. Ve bu hikayeyi çok benimsedik. Büyük ihtimalle, Sakarya Fırat’ı bir sinema filmiyle bağlayacağız.

Asker filmleri külliyatımız Emret Komutanım’lardan ibaret olmamalı

• Sakarya Fırat adı nereden geliyor?

SÜLEYMAN ÇOBANOĞLU: Sakarya ve Fırat, Anadolu’nun bakışık iki parçası. Tek dertleri denize varmak olan, kan akmak istemeyen, doğası gereği temiz ve hayat dolu nehirler. Sakarya Fırat adı, tüm Türkiye’nin hikayesi olduğunu gösteriyor. Olaylar ,Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırlarının kesiştiği yani en hararetli bölgede geçiyor. Bir sınır karakolundaki Uzman Jandarma Osman Kanat ve diğer askerlerin hikayesi. Burada çıplak bir gerçek var: Türkiye’de mürekkep yalamış insanlar, bu konuda kantarın topuzunu tutturamıyor. Ya koyu bir militarizmle suçlanıyorsun ya da tatlı su demokratlığıyla itham ediliyorsun. 25 yıl terörle savaşan bir ülkenin, bu çocuklarının ardından yazdığı şiirleri, hikayeleri, romanları, çektiği filmleri olmalıydı.

• Yazı Tura, Nefes gibi filmler yapıldı fakat?

Nefes’i hariç tutarsak, Doğu’ya atıfta bulunan filmler yapıldı ama orada neler olduğunu anlatan filmler çekilmedi. Türkiye’de askerden bahsetmenin zorluğu vardır. Fakat bizim asker filmleri külliyatımızın da

Emret Komutanım’lardan ibaret

olmaması gerekiyor.

FİLMDE HAMASETİ LANETLEYEMEYİZ

• Karakterleri neye göre konumlandırdınız?

Sakarya Fırat dizisi elinde bir damgayla muhitleri, kişileri, çevreleri damgalamıyor. Fakat teröriste de terörist demekten imtina etmiyoruz. Uçaksavarla karakol basan adamlara ne diyelim?

• Böyle bir hikayede hamasete düşme tehlikesi yok mu?

Rambo, hamasi bir filmdir. Er Ryan’ı Kurtarmak, İnce Kırmızı Hat’ta da bir nebze hamaset vardır fakat, hamaset kelimesini lanetlemek, özellikle film işinde çok mantıklı değil.

ŞİİR OKUMAYAN TÜRKİYE’Yİ ANLAMAZ

• Sizin mevzuya bu kadar derinlemesine bakmanız nasıl mümkün oldu?

Doğuda askerlik yaptım. Erciş-Doğubeyazıt hattında. Şehit olan çocukları da gördüm, bir komando timinin dağa nasıl çıktığını da.

• Sakarya Fırat’ta Mürsel Ağa’nın çocukları Nihan, Necla ve Ethem... Biri esas kız, biri terörist, biri kapitalistleşme yolunda... Neden üçü de bir aileden çıkıyor?

Türkiye’nin Doğusundaki büyük çatışma, aile içi bir çatışmadır. Bunu işaret ediyoruz. Bir aile üzerinden bir bölgenin makus kaderini anlatıyoruz.

• 15 yıldır televizyonculuk yapıyorsunuz. Yazdığınız diziler arasında belki en çok Kalp Gözü izlendi fakat bazı çevrelerce eleştirildi de...

Yaklaşık 150 bölüm ve 300 hikaye yazdım. Kalp Gözü hiç bakılmadan etiketlendi. Bizim kıssa geleneğimize bir atıftı halbuki.

• 1995’te Şiirler Çağla adlı bir şiir kitabı yayınladınız. 14 yıl sonra, geçen ay ikinci şiir kitabınız Hudayinabit çıktı. Şairlik ile televizyonculuk arasında nasıl bir ilişki var?

Şairler daima başka işlerle iştigal etmişlerdir. Rimbaud kahve ticareti yapıyordu, Necatigil öğretmendi... Biz de televizyondan ekmeğimizi kazanıyoruz. Senaryo şablonlara, kalıplara dönüşmeye müsait bir iş. Şairlik, bu kalıpları aşmak için gereken zihinsel enerjiyi sağlıyor. Şiir okumuyorsan Türkiye’yi anlama şansın yok.

0 yorum:

Yorum Gönder